Genel anlamıyla insan diğer canlılardan ayrılan,
düşünebilen, konuşabilen, daha modern
yaşam alanlarında yaşantısını sürdüren bir varlık olarak bilinir.
Hoşlandığı ve hoşlanmadığı şeyler karşısında çeşitli
tavırlar takınabilmektedir.
Ancak insan sadece bu mudur?
Ayrıca kendisinin algıladığı gibi çok güçlü bir yapıda
mıdır?
Bunları tam kavrayabilmek için onun her şeyini bilene kulak
verilmesi kanısındayım.
Çünkü en iyi bilgiyi ondan dinleyebiliriz diye
düşünmekteyim.
Öncelikle insanın ne olduğunu, nasıl var edildiğini
öğrenmemiz gerekir.
Bakın şöyle anlatılıyor:
“İnsanlardan,
(yeryüzünde) hareket eden (diğer) canlılardan ve hayvanlardan yine böyle çeşitli
renklerde olanlar vardır…” Fatır:28
Demek oluyor ki insanın rengini, ailesini, dilini, doğacağı
alanı seçme hakkının olmadığını, bir kanuna göre yaratıldığını söyleyebiliriz.
Yani insan aidiyeti yönüyle kınanamaz, ayrıştırılamaz,
üstünlük veya aşağılama ölçüsü olarak kullanılamayacağı ortadadır!
Fakat insan yaratılışı itibariyle “çok zayıf” bir var
edilendir.
“Allah sizden (yükümlülükleri) hafifletmek istiyor. Çünkü
insan zayıf yaratılmıştır.” Nisa:28
Buna rağmen kendinde “müthiş bir güç hissetmekte” bu da onu
hatalı davranışlara yönlendirebilmektedir.
“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği
vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.” Kaf:16
Kısaca “ikircikli hal” diyebileceğimiz bu durum onun eksik
algılamasının da temelini oluşturmaktadır!
“Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine
uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu.” Maide:30
Hatta insan bu
durumunu o kadar ileri götürebilmektedir ki ikazı da birlikte getirmektedir.
“İnsanı nutfeden (bir damla sudan) yarattı. Böyle iken
bakarsın ki o, Rabbine açık bir hasım kesilmiştir.”Nahl:4
İşte insan denen
var edilen bu kadar tehlikeli hal olabilmektedir!
Bu “azgınlık”
günümüzde de yaşanan sıkıntıların kaynağını oluşturmaktadır.
Nedeni insanın
yapıp ettiklerinin yanlışlıklarıdır.
“İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada
ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı
(kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.” Rum:41
Peki, bu
“azgınlıkların” yaptırımı yok mudur?
“Başınıza her ne
musibet gelirse kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.” Şura:30
Hatta daha ileri
gidilmesi durumunda ise “can sıkıcı” gelişmelerin de kapılarının aralandığını
şöyle anlatıyor:
“Yahut
(içlerindekilerin) yaptıklarından dolayı onları helak eder, birçoğunu da
affeder.” Şura:34
Şimdi şükretmek
gerekmektedir ki, bütün hatalı davranışlara rağmen “affın” işliyor olmasıdır!
Yoksa
görebildiğiniz gibi durum pek iç açıcı değil.
Açıklamalardan da
anlaşılabileceği gibi insanların, soy ve kavimleri bir üstünlük aracı değildir.
Renkleri ve dillerinin değişik olması onların kusuru değil, yaratılışın
özelliğidir!
Yine kavimle ilgili
şu uyarı ve üstünlüğün anlatılması bakımından önemlidir.
“Ey insanlar! Şüphe
yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız
için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız,
O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir,
hakkıyla haberdar olandır.” Hucurat:13
Kısacası son
zamanlarda yaşadığımız “can sıkıcı” durumların ana nedenleri arasında
sayabileceğimiz anlayış kıtlığı ilk sırada gelmektedir.
Bunun yanında
dikkate alınmayan bir gerçeği daha anımsatalım.
“Hesaba
çekileceğini bilmemek!”
Algıdaki bu
bozukluk çoğunlukla kontrolsüzlük olarak ortaya çıkmaktadır.
Burada kaçılan
hesabın acaba başka bir yerde görülmesi mümkün mü?
Bakalım o zaman:
“İnsanların hesaba
çekilmeleri yaklaştı. Halbuki onlar gaflet içinde yüz çevirmekteler.” Enbiya:1
Demek buranın geniş
görünmesi “algı bozukluğunun da” kanıtı gibidir.
Son olarak herhangi
bir konuyu anlatırken konuyu oraya buraya çekenleri de ilgilendiren şu öğüt
insanın anlaşılmasına daha fazla yardımcı olabilir diye düşünmekteyim.
Düşünmekteyim çünkü
bunların tamamı da aynı zamanda “nasiple” ilgilidir.
Mahkeme-i Kübra ile ilgili olarak:
“Rab’lerinden
kendilerine yeni bir öğüt (bir uyarı) gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya
alarak, kalpleri de gaflette olarak dinlemesinler. O zulmedenler gizlice şöyle
konuştular: "Bu da ancak sizin gibi bir insan. Şimdi siz göz göre göre
sihre mi kapılacaksınız?" Enbiya:2-3
Ne kadar da gerçek
değil mi?
Bakın etrafınıza ya
büyücüde, ya falcıda olan onlarca insan yok mu?
Hem de yasa
olmasına rağmen!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder