Her sözün gelişinde günümüzün moda deyimi “Allah” dostluğu ifadesi
maalesef “ulu orta” kullanılır oldu.
Deyim ve dile getiriliş itibariyle memnun olmamak mümkün
değil.
Örneğin “Ey İnsanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne
babanın evlâdı, ne evlâdın babası namına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin.
Bilin ki, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve
şeytan, Allah'ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.” Lokman Suresi 33. Ayetinde
vurgu yapılan uyarı gerçeğine riayet edildiğini gözlemleyebiliyor musunuz?
Bunun için temel olan “imanın şartlarının” iyi bilinip
analizinin yapıldıktan sonra ilk şartın “namaz, oruç ve gücü mutlak olan Allah'a
teslim olmaktır!” Uyarısından geçtiğini bilmek asıl “dostluktur.”
Yaklaşık yüz on dört surenin tamamında bu konu üzerinde
sıklıkla durulmakta, ancak yaratan derin saygı duyanların bunu “üşenmeden”
yaptıklarını belirtmektedir.
İşte o zaman bir “dostluktan” bir samimiyetten söz etmek
mümkündür.
Çünkü böyle yapanların “kibirlenmediklerini, hakaret
edemeyeceklerini, kırgınlık ve dargınlıklara yol açamayacaklarını” da ayrıca
belirtmektedir.
Bu tür davranış içinde olanların ise “övüngen, benbenci,
ötekileştiren” bir tutuma sahip olabildiklerini ve hiç sevilmediklerinin de göz
önünde tutulmasını “öğütlemektedir.”
Yine “kul hakkının” ağır yükümlülükler getirdiğini, “zan ile”
konuşulmamasını, “zannın çoğunun da asıldan uzak olduğu” konusuna özellikle
dikkat çekilmektedir.
Kural “dostun dostunu üzemeyeceği, isteklerinin göz ardı edilemeyeceğini”
bizlere çok net verdiği örneklerle göstermektedir!
Çünkü kendisinin gerçek ve mutlak bir dost olarak bizleri ne
kadar hoş gördüğünü, fırsatlar verdiğini ve bundan “pek azının anlayabildiğini
de” sıklıkla hatırlatmaktadır.
Dolayısıyla böyle bir dostu üzeceğine “kötü alışkanlıklardan
vaz geçmek” akılcı bir yol olsa gerek.
Çünkü sizin tahammül edemediklerinizin de var edeni o dur,
bütün insanları eş ve çocukları da dahil olmak üzere “imtihan,” yeni deyimle “sınav”
yapmaktadır.
İnsan sadece bu nedenle bile çok dikkatli olmalı ve “inanmanın
da inanmamasın da belirli kuralları olduğunu bildirmekte ve hiç kimsenin
garantisinin olmadığını” şöyle anlatmaktadır:
“Onların kalplerinde size karşı duydukları korku, Allah'a
karşı duydukları korkudan daha baskındır. Bu onların anlamaz bir toplum
olmaları sebebiyledir.” Haşr Suresi 13
“Onlar müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında
olmadan sizinle toplu halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri
şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. Halbuki kalpleri darmadağınıktır. Bu,
onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır.” Haşr Suresi 14
Dostluğun kalıcılığını ise şöyle özetlemektedir:
“Yoksa biz iman edip salih ameller işleyenleri, yeryüzünde
fesat çıkaranlar gibi mi tutacağız? Yoksa Allah'a karşı gelmekten sakınanları
yoldan çıkan arsızlar gibi mi tutacağız?” Sad Suresi 28
“Bu Kur'an, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt
alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.” Sad Suresi 29
“O, sizi bir tek nefisten yarattı. Sonra ondan eşini var
etti. Sizin için hayvanlardan (erkek ve dişi olarak) sekiz eş yarattı. Sizi
annelerinizin karnında bir yaratılıştan öbürüne geçirerek üç (kat) karanlık
içinde oluşturuyor. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Mülk (mutlak hakimiyet)
yalnız onundur. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O halde nasıl oluyor da haktan
döndürülüyorsunuz?” Zümer Suresi 6
“Eğer inkar ederseniz şüphesiz ki Allah sizin iman etmenize
muhtaç değildir. Ama kullarının inkar etmesine razı olmaz. Eğer şükrederseniz
sizin için buna razı olur. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü
yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O da size yaptıklarınızı haber
verir. Çünkü O göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir.” Zümer
Suresi 7
“İnsana bir zarar dokunduğu zaman Rabbine yönelerek O'na
yalvarır. Sonra kendi tarafından ona bir nimet verdiği zaman daha önce ona
yalvardığını unutur ve Allah'ın yolundan saptırmak için O'na eşler koşar. De
ki: "Küfrünle az bir süre yaşayıp geçin! Şüphesiz sen
cehennemliklerdensin." Zümer Suresi 8
“ (Böyle bir kimse mi Allah katında makbuldür,) yoksa
gece vakitlerinde, secde halinde ve ayakta, ahiretten korkarak ve Rabbinin
rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? De ki: "Hiç bilenlerle
bilmeyenler bir olur mu?" Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.” Züremer
Süresi 9
“(Ey Muhammed!) Bizim adımıza de ki, "Ey iman eden
kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlar için
(ahirette) bir iyilik vardır. Allah'ın yeryüzü geniştir. Sabredenlere
mükafatları elbette hesapsız olarak verilir." Zümer Süresi 10
Dostluğun esas kuralını da;
“Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte
onlar Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta
kendileridir.” Zümer Süresi 18
Ne mutlu aklını kullanıp yukarıdaki uyarıları dikkate alarak
hayat sürdürebilenlere…
Yazıklar olsun bunlardan bir şey anlamadan çekip gidenlere…
Ve fırsatları olduğu halde nefsini köreltmeyenlere…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder