Her ulusun kendi özel günleri vardır.
Bunlar orada yaşayanların kendi ekseni dışındakileri de anımsamalarına olanak verir.
Böyle günlerin milli ya da dinsel olması farklılık göstermemesi gerekir.
Fakat dinsel olanların farkı emirleri daha net, anlaşılabilir, uygulanabilir özelliklere sahiptir.
Ayrıca maddi ve manevi yardımlaşmanın da kapılarını aralar.
Örneğin küs, dargın, kızgın, darda ve zorda olanlar…
Bunları ortadan kaldırma ve güzelliklerle birlikte bir arada yaşama sevinci sunar.
Kişin salt kendi doğrularının olamayacağını, hata yapabileceğini, bilgi eksikliğinin de bulanabileceğini anımsatır.
Çünkü yer yüzünde hiç kimse yoktur ki tamamen haklı olsun!
İnsan olmanın bir özelliği olsa gerek.
İnsan doğasında var edilen aşırı zayıflığından dolayı her olaya hemen atlayabilme özelliğidir.
Enini sonunu düşünmeden, işlerin nerelere varabileceğini hesap etmeden.
Hele bu kutsal değerler açısından “örneklik” özelliğini taşıyorsa daha bir önem arz eder!
Ancak ortamı gözlemlediğiniz zaman bunun pek de mümkün olamadığını görebilirsiniz.
Görebilirsiniz diyorum, çünkü her hastalığın ve hatanın başı olan “tek yanlı bakmama” özelliğinin de olmasını gerektiren bir durumdur.
Örneğin “sözde” aynı inanca sahibiz diyebilenlerin ne yazık ki aynı inanç sistemindeki değerlere hayli aykırı davranışların içinde bulunabilmeleri ilk göze çarpanıdır.
Uzaktakinin açlığını, mağduriyetini, mazlumluğunu dert edinen kafalar, diplerindekini düşünmekte, görmekte hayli zorluk çekebilmektedir.
Nedeni ise evrensel kutsal değerlerin yerini alan kendi kutsal değerlerinden kaynaklandığını düşünmekteyim.
Evrensel kutsal değerlerde var eden “mülkün sahibi benim, sen de benim mülkümde yaşamaktasın, dikkatli ol” derken;
Kendi kutsal değerine sahip olanlar bunun aksine hareket, yaşantı ve tutum içinde olabilmektedirler.
Mülkün sahibinin “kimse benim fazlımdan emin olamaz” demesine rağmen!
Yine “kim bana yardım eder” sorusuna pek olumlu yanıt verilemediğini düşünmekteyim.
Çünkü “maun” suresi bunlardan bahseder.
Önemli bir bayram arifesinde içinde bulunduğumuz durumun özeti diyebiliriz.
Hele bu bayramın özelliği sadece “et yemek, canlı bir varlığı yaşamdan koparmak” değildir.
Kendi “firavun nefsinizi” onun yerine koyup öldürebilmenin adıdır “Kurban Bayramı!”
Kinin, öfkenin yenildiği, karalamamanın, hakaret etmemenin, lakap takmamanın, azgınlık yapmamanın, haddi aşmamanın adıdır Kurban Bayramı.
Düşünmenin, akıl etmenin, görmenin, duymanın, bilmenin ve bunları yaşam biçimi yapmanın adıdır Kurban Bayramı.
Sana tavsiye ediyorum ama ben yapmıyorum dememenin adıdır Kurban Bayramı.
Güzel görebilen, düşünebilen insanların bayramını kutluyorum.
Bayram ayrıca “kendi nefsini karşısındakinin yerine koyabilmektir.”
Ve bayram hoşluğun yol açacağı “hoşnutluğun” adıdır!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder