İnsan nedense kendi bakış ve düşüncesinin "en doğru" olduğu yanılgısına düşer ve karşısındakini de buna inandırmaya çabalar.
Bu konuda o kadar ileri gidebilir ki kanıksatma yerini hakarete bırakır.
Kim olursa olsun hemen hemen herkes kendisinin yanılabileceğini "kabul etmeme" eğilimine sahiptir.
İyi de ya karşınızdaki sizin anlatmaya çalıştığınız konu hakkında sizden daha iyi, daha detaylı bilgiye sahipse o zaman kendinizi ne durama düşürebileceğinizi hesap edebiliyor musunuz?
Örneğin en çok dikkatimi çeken ifadelerden biri "dinimiz" tanımıdır.
İyi de ben sizin dininizi bilmiyorum ki.
Eğer kendi algınızın oluşturduğu değerlere göre bir tanım yapıyorsanız karşınızdakinin bunu bilmesi olanaksızdır.
Yok, evrensel değerlerden bahsediyorsanız o zamanda bunun "iz düşümlerini" sizde görmek gerekmez mi?
Örnek, güzel sözlü olmak, hakaret etmemek, yardım sever, yanlıştan doğruya teşvik edici ve daha birçok olumlu özelliğin sizde hem hissedilmesi, hem de görülmesi gerekir.
Evrensel değerin ilk koşulu insanın kendi öz benliğini bırakarak hakkında hiçbir bilginin tam olmadığı başka birini övmesi ve onun her yaptığının doğru olduğunu iddia etmesi hataların en büyüğü değil midir?
Hatta düşüncesini benimsemeseniz bile onunda bir kişilik alanının olduğunu, bu alan içinde onunda kendine göre kazanım ve değerlendirmelerinin olabileceğine saygı duymak daha akılcı yaklaşım olmaz mı?
İnsan karşısındakinin algı bozukluğunu iddia ederek kendi haklılığını kanıtlayamaz!
Ancak temkinli davranarak hata yapmaktan korunabilir.
Bunun en güzel örneklerin biride şudur:
Yusuf dedi ki: "Bu Aziz'in, yokluğunda ona hainlik etmediğimi ve Allah'ın, hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindi." Yusuf Suresi 52
"Yine de ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis, rabbimin acıyıp koruması dışında, daima kötülüğü emreder, şüphesiz rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir." Yusuf Suresi 53
Öyleyse "ey inandığını" her alanda bangır bangır bağıran insan; sen, bırak kendi nefsini, görüntü dışında bilmediğin birinin nefsini nasıl temize çıkara biliyorsun?
Daha başka ve çarpıcı örneklerde var ama bunun yeterli olduğunu düşünüyorum.
Dolayısı ile karşımızdakilere düşüncelerinden dolayı değil hakaret etmek önce kendi kusurlarımızı gidererek insanlara hem daha faydalı hemde yol gösterici olabiliriz.
İnanç öncelikle hak, hukuk ve adaleti içerir.
Azgınlık, fenalık ve haddi aşmak düşünüp öğüt almamanın en büyük göstergesidir.
Çünkü beğenmeyip hakaret ettikleriniz de kendinizde "mülkün sahibinindir."
Sonuç olarak görme, bilebilme, düşünme farklarını bu çerçevede kabullenmek "olgunluk ve erdemliliğin" göstergesidir.
Yukarıdaki Nahl Suresinin 90.cı ayetini her Cuma dinliyoruz.
Peki, hiç aklımızı kullanıp dersler çıkarmıyor muyuz?
Görünen o ki çıkarmıyor veya çıkaramıyoruz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder