2 Aralık 2015 Çarşamba

Kelimeler maksadını aşabilir

İnançla beşeri yaşam arasında ince ayrıntılar vardır.
Birincisi her iki dünya yaşamını düzenlerken, ikincisi daha çok sonradan öğrenilen ve çevre etkisine açık halde bulunan edinimler bütünüdür.
Yetiştiğiniz ortamın gelenekleri, algı biçimi sizi yaşama hazırlarken aynı zamanda kişilik denen değerinde oluşmasını temin eder.
Farkında olmadan olayları “evrildiğiniz” bu ortama göre değerlendirir, yetişme şeklinize göre de karar verirsiniz.

Peki, her zaman doğru mudur?
Değerlendirme eğer objektif kurallara göre yapılabildiyse kuşkusuz doğrudur diyebiliriz.
Kimi değerler ve sözler vardır ki kullanıldıkları yer ve hedefi önem arz eder.
Örneğin aynı inanca sahip toplumlarda tercih farkları aynı düşünmedikleri için hakaret “hakkı” doğurmaz.
Yine birinin kişi veya kişilere “meftun olması” yaşamı doğru algıladığının belirtisi de değildir.
Çünkü nice peşinden gidilen insanlar vardır ki peşinden giden çoğunluğu “yok olmaktan” kurtaramamıştır!
Çünkü gidilen yol yol almadığı için bu sonuçları ortaya çıkarmıştır.
Mesela Hz. Musa'nın peşinden gidenler boğulmaktan kurtulurken, diğerinin peşinden sürüklenenler ne yazık ki “helaktan” kurtulamamışlardır!
Oysa ikincinin peşinden gidenlere “yok olmadan” önceki halleri sorulsa doğru yaptıklarına öyle inanmışlardı ki bu yanlış onların acı sonunu hazırlamıştı.
Yine “gavur” kelimesinin çok rahat kullanılabildiğini çevrenizde okumuş veya duymuşsunuzdur.
Oysa bunun doğru tanımı “kitap ehli” olmalıdır.
Eğer maksat bu ise çok yanlış kullanılan bir terimdir ve kullananı da tehlikeye atan bir deyimdir.
“Gavur” dini, imanı, kitabı olmayan anlamına gelmektedir.
Oysa “inanç tercih şekli farklı da olsa” kitaba sahip kavim veya topluluklara bu tanım kullanılmamalıdır diye düşünmekteyim.
Şunu da anımsatmadan geçmeyelim.
Kendine göre kendisini “mütedeyyin ve mümin” olarak nitelendirenlerin de “ehli kitap” olduğunu unutmamasında yarar bulunmaktadır.
Böyle dahi olsa yine de kendi kitaplarını bile birçoğunun okumadığını, okusa bile düşünmedikleri için anlayamadıklarını, aklı hiç kullanamadıklarını, görme, işitme ve hissetme özelliklerinin bulunmadığını sözlerinden anlayabilmek mümkün.
Çünkü kitapta “hakaret” yasaklanmış, güzel anlatım ve iyi geçinme tavsiye edilmiştir!
İşte bu nedenlerle bile “gavur” denilemeyeceğini eğer tetkik etselerdi “öğrenmiş” olacaklardı.
Hele hatalı bile olsa bir Müslümana, mezhebi ve görüşü ne olursa olsun böyle denemeyeceğini eğer kişide bu vasıf yoksa söyleyene döneceğini ilgili “mütedeyyinlerin” bilmesi gerekmez miydi?

Kısacası mide, işkembe ve dil değil beyin çalışmalıdır, beyin!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

"Tanrıya yakın olmak?"

  Kimi sitelerin köşelerinde rastlamanız mümkündür; "Tanrıya yakın olmak ister misin?" şeklindeki reklamlara.    Doğruya inandıkta...