Yaşamakta olduğumuz talihsiz durumların meydana getirdiği ve yaşamın her alanındaki olumsuzluklarını “Alem” bilmekteydi!..
Belki de "sert bir imtihan yapmak" istedi.
Yaptı da!..
Bitti mi?
O zaman insanlık biter, demek devam ediyor!
Ne yapmalı?
Faydalı, yapıcı ve birlikteliği kuvvetlendiren sonuçları elde etmeye çalışmalı..
Kişi ve kişilere değil, Hakka yönelmeli!..
"Alem'e" dönersek...
Peki.
“Alem” kim mi?
Algıya göre değişse de değişmeyeni “Mülkün sahibinin”
olduğudur!
“Mülk’ ün” sahibi kim mi?
Kimi zaman “Adem oğlu” ya öğrenemez, ya da öğrendiğinde iş
işten geçmiş olur.
Nasıl mı?
Medyen, Ad, Semud kavimlerinin düştüğü durum gibi.
Ne mi yapmışlardı?
Tek kelimeyle “şımarıklık, ölçünün kaçması, kibirlenmek,
karşısındakini insan olarak değerlendirmeyip öfkesine kapılarak zulmetmek,
alaya almak…”
“Hani, biz İsrailoğulları'ndan, "Allah'tan başkasına
ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik
edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekatı
vereceksiniz" diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek
sözünüzden döndünüz. “Bakara:83
“Hani, "Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz,
birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız" diye de sizden kesin söz
almıştık. Sonra bunu böylece kabul etmiştiniz. Kendiniz de buna hâlâ şahitlik
etmektesiniz.” Bakara:84
“Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana
babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki
arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah
kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” Nisa:36
Buralardan
anlayabileceğimiz gibi “insanın” hataya açık, fakat eğitilebildiğinde de güzel
sonuçların alınabileceğini, bunun için de kendi doğruluğunun da izaha açık
tutum ve davranışlarımızın değil hakikat prensiplerinin geçerli olduğunu ihtar
etmektedir!
Yine meşruluk
içinde kalmak şartıyla şöyle bir uyarı bulunmaktadır:
“(Ey Muhammed!) De
ki: "Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: Ona hiçbir
şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle
çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. Çirkinliklere; bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşru bir
hak karşılığı olmadıkça Allah'ın haram kıldığı canı öldürmeyin.
İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız." Enam:151
“İşte bu, benim
dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi
parça parça edip O'nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız
diye emretti.” Enam:153
El Hak öyledir!..
Yani kendisini “Müslüman”
olarak tanımlayan veya tanımlamayan kim olursa olsun önce yukarıda sayılan “emirler”
dikkate alınarak kişinin ya da kişilerin hareket etmesi; “yok etmek yerine” emrin gereği “yaşatmayı
hedef edinmesi” bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır ve doğrudur da!..
Medyen halkını
felakete götüren olayların kuralsızlık olduğunu, yaşanan hastalıklı halin
düzelmesi için uyulması gereken kuralları şöyle izah etmektedir:
“Medyen halkına da
kardeşleri Şuayb'ı peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim!
Allah'a kulluk edin. Sizin için ondan başka hiçbir ilah yoktur. Rabbinizden
size açık bir delil gelmiştir. Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. İnsanların
mallarını eksiltmeyin. Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin.
İnananlar iseniz bunlar sizin için hayırlıdır." Araf:85
"Bir de,
tehdit ederek Allah'ın yolundan O'na iman edenleri çevirmek, Allah'ın yolunu
eğri ve çelişkili göstermek üzere her yol üstüne oturmayın. Hatırlayın ki, siz
az (ve güçsüz) idiniz de o sizi çoğalttı. Bakın, bozguncuların sonu nasıl
oldu!?" Araf:86
Ölçüyü kaçırmanın
zaten “çok zayıf yaratılmış” olan insanı getirdiği ne yazık ki “acı son!”
Dönüşü olmayan, “özrü
kabul edilmeyen” bahanelerin ve delillerin içinin boşluğundan dolayı düşebileceği
en kötü hal…
Unutmadan,
Peygamber de bunların dışında farklı bir şey söylemez, asla ve kat’a zulmü onaylamazdı!!
Ve tam da bugünün
ilacı olan ayet ise:
“Kendilerine apaçık
deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar
için büyük bir azap vardır.” Al-i İmran:105
Çünkü bu ülkenin
insanlarının çoğu beşeri tercihleri ne olursa olsun ortak değer yargılarına sahiptir.
Temel düzenin dengesi ise “hukukla süslenmelidir ki” birlik ve beraberlik daha
da bereketlensin!
“Suç işleyenin
cezasını ya da beraat kararını bırakalım hukuk versin”
Çünkü en doğru
karar onun kararıdır.
Karar mercilerindekilerin
yanlışa düşmemeleri için de dua edelim!
Unutmayın ve
unutmayalım onlarda insan…
Yine kalp kırıcı
olmamaya özen gösterelim, biz kazanırız.
Hatalı olanlara,
eğer hatalı iseler “dua edelim,” çünkü herkes her an şaşırabilir, “hüküm Allah’ın
değil mi?”
Hataya düşen Müslümanların
kurtulmasını, bizimde Müslüman olarak bu beladan uzak tutulmamızı istemek hem
farz hem de sünnet değil mi?
Bu nedenle birey
olarak sakin, dikkatli ve ölçülü olalım…
Son olarak
sarsılmaz kuralların ve yol gösterenlerin en iyisi olan Kur’ anın şu
öğütleriyle nihayetlendirelim:
“Eğer seni aldatmak isterlerse bilmiş ol ki sana yetecek Allah'tır. O, seni bizzat kendi yardımıyla ve Müminlerle destekleyen ve onların kalplerini uzlaştırandır. Şayet yeryüzündeki şeyleri tümüyle harcasaydın sen onların kalplerini uzlaştıramazdın. Fakat Allah onların arasını uzlaştırdı. Şüphesiz o mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Enfal:62-63
İşte bu nedenle “zor
bir imtihandan geçtiğimizi” bilmek zorunda olduğumuzu düşünmekteyim. Çünkü her
nefis keyfi işlerle bizi meşgul etmeye çalışsa da onun panzehrini oluşturan “ölümü
tatmak!” olgun hareketin daha geçerli olduğunu düşündürmektedir.
“Mü'minler ancak
kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'a karşı gelmekten
sakının ki size merhamet edilsin.” Hucurat:10
Kısacası suçun
cezası “hukuk prensipleri dâhilinde hukukun” işidir. Ötesi kişiselleşebilir ve
öfke hali de tehlike taşır. Böyle bir durum “imanı bile tehlikeye “ atabilir.
Hem “öfkesini yenen kurtulmuştur,” demiyor mu, yüce yaratan!
Ne olursa olsun “ölçü
şarttır!”
Ve istisnasız
herkes uymak zorundadır!..
Uymazsa mı?
Sonuçları için yukarıdaki
”ilahi” izahlara tekrar bakınız…
Çünkü biz hem yurttaş, hem kardeşiz!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder