30 Temmuz 2016 Cumartesi

Ölçü şarttır!

İmansız vatan, vatansız iman sağlıklı olmaz!

Yaşamakta olduğumuz talihsiz durumların meydana getirdiği ve yaşamın her alanındaki olumsuzluklarını “Alem” bilmekteydi!..
Belki de "sert bir imtihan yapmak" istedi.
Yaptı da!..
Bitti mi?
O zaman insanlık biter, demek devam ediyor!
Ne yapmalı?
Faydalı, yapıcı ve birlikteliği kuvvetlendiren sonuçları elde etmeye çalışmalı..
Kişi ve kişilere değil, Hakka yönelmeli!..
"Alem'e" dönersek...
Peki.
“Alem” kim mi?

Algıya göre değişse de değişmeyeni “Mülkün sahibinin” olduğudur!
“Mülk’ ün” sahibi kim mi?
Kimi zaman “Adem oğlu” ya öğrenemez, ya da öğrendiğinde iş işten geçmiş olur.
Nasıl mı?
Medyen, Ad, Semud kavimlerinin düştüğü durum gibi.
Ne mi yapmışlardı?
Tek kelimeyle “şımarıklık, ölçünün kaçması, kibirlenmek, karşısındakini insan olarak değerlendirmeyip öfkesine kapılarak zulmetmek, alaya almak…”
“Hani, biz İsrailoğulları'ndan, "Allah'tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekatı vereceksiniz" diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz. “Bakara:83
“Hani, "Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız" diye de sizden kesin söz almıştık. Sonra bunu böylece kabul etmiştiniz. Kendiniz de buna hâlâ şahitlik etmektesiniz.” Bakara:84
“Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” Nisa:36
Buralardan anlayabileceğimiz gibi “insanın” hataya açık, fakat eğitilebildiğinde de güzel sonuçların alınabileceğini, bunun için de kendi doğruluğunun da izaha açık tutum ve davranışlarımızın değil hakikat prensiplerinin geçerli olduğunu ihtar etmektedir!
Yine meşruluk içinde kalmak şartıyla şöyle bir uyarı bulunmaktadır:
“(Ey Muhammed!) De ki: "Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. Çirkinliklere; bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşru bir hak karşılığı olmadıkça Allah'ın haram  kıldığı canı öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız." Enam:151
“İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O'nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.” Enam:153
El Hak öyledir!..
Yani kendisini “Müslüman” olarak tanımlayan veya tanımlamayan kim olursa olsun önce yukarıda sayılan “emirler” dikkate alınarak kişinin ya da kişilerin hareket etmesi;  “yok etmek yerine” emrin gereği “yaşatmayı hedef edinmesi” bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır ve doğrudur da!..
Medyen halkını felakete götüren olayların kuralsızlık olduğunu, yaşanan hastalıklı halin düzelmesi için uyulması gereken kuralları şöyle izah etmektedir:
“Medyen halkına da kardeşleri Şuayb'ı peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için ondan başka hiçbir ilah yoktur. Rabbinizden size açık bir delil gelmiştir. Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. İnsanların mallarını eksiltmeyin. Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin. İnananlar iseniz bunlar sizin için hayırlıdır." Araf:85
"Bir de, tehdit ederek Allah'ın yolundan O'na iman edenleri çevirmek, Allah'ın yolunu eğri ve çelişkili göstermek üzere her yol üstüne oturmayın. Hatırlayın ki, siz az (ve güçsüz) idiniz de o sizi çoğalttı. Bakın, bozguncuların sonu nasıl oldu!?" Araf:86
Ölçüyü kaçırmanın zaten “çok zayıf yaratılmış” olan insanı getirdiği ne yazık ki “acı son!”
Dönüşü olmayan, “özrü kabul edilmeyen” bahanelerin ve delillerin içinin boşluğundan dolayı düşebileceği en kötü hal…
Unutmadan, Peygamber de bunların dışında farklı bir şey söylemez, asla ve kat’a zulmü onaylamazdı!!
Ve tam da bugünün ilacı olan ayet ise:
“Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.” Al-i İmran:105
Çünkü bu ülkenin insanlarının çoğu beşeri tercihleri ne olursa olsun ortak değer yargılarına sahiptir. Temel düzenin dengesi ise “hukukla süslenmelidir ki” birlik ve beraberlik daha da bereketlensin!
“Suç işleyenin cezasını ya da beraat kararını bırakalım hukuk versin”
Çünkü en doğru karar onun kararıdır.
Karar mercilerindekilerin yanlışa düşmemeleri için de dua edelim!
Unutmayın ve unutmayalım onlarda insan…
Yine kalp kırıcı olmamaya özen gösterelim, biz kazanırız.
Hatalı olanlara, eğer hatalı iseler “dua edelim,” çünkü herkes her an şaşırabilir, “hüküm Allah’ın değil mi?”
Hataya düşen Müslümanların kurtulmasını, bizimde Müslüman olarak bu beladan uzak tutulmamızı istemek hem farz hem de sünnet değil mi?
Bu nedenle birey olarak sakin, dikkatli ve ölçülü olalım…
Son olarak sarsılmaz kuralların ve yol gösterenlerin en iyisi olan Kur’ anın şu öğütleriyle nihayetlendirelim:

“Eğer seni aldatmak isterlerse bilmiş ol ki sana yetecek Allah'tır. O, seni bizzat kendi yardımıyla ve Müminlerle destekleyen ve onların kalplerini uzlaştırandır. Şayet yeryüzündeki şeyleri tümüyle harcasaydın sen onların kalplerini uzlaştıramazdın. Fakat Allah onların arasını uzlaştırdı. Şüphesiz o mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Enfal:62-63
İşte bu nedenle “zor bir imtihandan geçtiğimizi” bilmek zorunda olduğumuzu düşünmekteyim. Çünkü her nefis keyfi işlerle bizi meşgul etmeye çalışsa da onun panzehrini oluşturan “ölümü tatmak!” olgun hareketin daha geçerli olduğunu düşündürmektedir.
“Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” Hucurat:10
Kısacası suçun cezası “hukuk prensipleri dâhilinde hukukun” işidir. Ötesi kişiselleşebilir ve öfke hali de tehlike taşır. Böyle bir durum “imanı bile tehlikeye “ atabilir. Hem “öfkesini yenen kurtulmuştur,” demiyor mu, yüce yaratan!
Ne olursa olsun “ölçü şarttır!”
Ve istisnasız herkes uymak zorundadır!..
Uymazsa mı?
Sonuçları için yukarıdaki ”ilahi” izahlara tekrar bakınız…

Çünkü biz hem yurttaş, hem kardeşiz!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

"Tanrıya yakın olmak?"

  Kimi sitelerin köşelerinde rastlamanız mümkündür; "Tanrıya yakın olmak ister misin?" şeklindeki reklamlara.    Doğruya inandıkta...