İnsan evrende var olan yaratılanların en üstünü iken kendi
hataları yüzünden en altlara düşmekte ve eğer bu düşüşten sonra “aklını başına
almazsa” yok olup gitmektedir.
Kuşkusuz bu tanımlama da herhangi bir ayırım söz konusu
olmamaktadır.
Çünkü insanın okuması, düşünmesi, görmesi, bilmesi, duyması
istenmekte yapılamadığında da “sert uyarılar” gelmektedir.
Örneğin “okumuyor musunuz, görmüyor musunuz, bilmiyor
musunuz, duymuyor musunuz,” gibi?
Yaşamdan örnekleme yaparsak toplum içinde “tahsilli” denen
insanların kimi zaman ne kadar “cahil” olduklarını üzülerek gözlemlemekteyiz.
Böyle insanların bir hutu, bir de putu bulunmaktadır.
Hutu taşıdığı “nefsi,” putu ise inandığı değerler bütünüdür!
Cisim ya da insan sureti veya insan olması fark etmez…
İpuçları arasında en fazla ibadete tahammülsüzlükleri dikkat
çekicidir.
Kitapta da bahsedilen “onların nefislerine namaz kılmak zor
gelir” uyarısını doğrularcasına yapmadıkları bir eylemin “eleştirisini” çok
rahat yapabilmektedirler.
Yapmaları da doğaldır.
İşte böyleleri için şu tanımlamalar uygun gibidir.
“Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı, taş gibi; hatta daha
katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki
yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden
kopup) düşer. Allah yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir.” Bakara 74
“Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden
bir takımı, Allah'ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu bile bile
tahrif ederlerdi. “ Bakara
75
“Onlar iman edenlerle karşılaşınca, "İman ettik" derler.
Birbirleriyle baş başa kaldıklarında da şöyle derler: "Rabbinizin
huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi, Allah'ın (Tevrat'ta)
size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz? (Bu kadarcık şeye) akıl erdiremiyor
musunuz?" Bakara 76
Dikkat çeken bir başka anlatımları ise “namaz kılanları da
gördük, görüyoruz” şeklindedir.
Ne acı bir durum değil mi?
Hata namazı kılanın eksikliğine değil de sinsi bir ima ile “namaza”
gönderme yapılarak kendisinin bunu yapmamakla haklılığını anlatmaya çabalamakta
ve doğru yaptığı kanısına varmaktadır.
Yine bilgisizliğine bakmadan “ne olduğunu söyleyemediği
dinin” ne olması gerektiğini de bilmemekte ve izah edememektedir.
Hani tam da “vermeyince mabud…” meselesi.
Yukarıdaki örneğe benzer bilgi kıtlığına düşmüş olanların
sebep olduğu durumun tarifi ise müthiştir.
“Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış
olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak
Allah'a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.”
Enam:159
Günümüzü anlatmıyor
mu?
Kalp bu nedenlerle
taşa “taş” çıkartıyor işte!
Yani taş gibi değil, ondan daha sert, taş yani…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder