3 Ağustos 2016 Çarşamba

“Daha mı katı?”

İnsan evrende var olan yaratılanların en üstünü iken kendi hataları yüzünden en altlara düşmekte ve eğer bu düşüşten sonra “aklını başına almazsa” yok olup gitmektedir.
Kuşkusuz bu tanımlama da herhangi bir ayırım söz konusu olmamaktadır.
Çünkü insanın okuması, düşünmesi, görmesi, bilmesi, duyması istenmekte yapılamadığında da “sert uyarılar” gelmektedir.

Örneğin “okumuyor musunuz, görmüyor musunuz, bilmiyor musunuz, duymuyor musunuz,” gibi?
Yaşamdan örnekleme yaparsak toplum içinde “tahsilli” denen insanların kimi zaman ne kadar “cahil” olduklarını üzülerek gözlemlemekteyiz.
Böyle insanların bir hutu, bir de putu bulunmaktadır.
Hutu taşıdığı “nefsi,” putu ise inandığı değerler bütünüdür!
Cisim ya da insan sureti veya insan olması fark etmez…
İpuçları arasında en fazla ibadete tahammülsüzlükleri dikkat çekicidir.
Kitapta da bahsedilen “onların nefislerine namaz kılmak zor gelir” uyarısını doğrularcasına yapmadıkları bir eylemin “eleştirisini” çok rahat yapabilmektedirler.
Yapmaları da doğaldır.
İşte böyleleri için şu tanımlamalar uygun gibidir.
“Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı, taş gibi; hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir.” Bakara 74
“Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden bir takımı, Allah'ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederlerdi. “ Bakara 75
“Onlar iman edenlerle karşılaşınca, "İman ettik" derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında da şöyle derler: "Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi, Allah'ın (Tevrat'ta) size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz? (Bu kadarcık şeye) akıl erdiremiyor musunuz?"  Bakara 76
Dikkat çeken bir başka anlatımları ise “namaz kılanları da gördük, görüyoruz” şeklindedir.
Ne acı bir durum değil mi?
Hata namazı kılanın eksikliğine değil de sinsi bir ima ile “namaza” gönderme yapılarak kendisinin bunu yapmamakla haklılığını anlatmaya çabalamakta ve doğru yaptığı kanısına varmaktadır.
Yine bilgisizliğine bakmadan “ne olduğunu söyleyemediği dinin” ne olması gerektiğini de bilmemekte ve izah edememektedir.
Hani tam da “vermeyince mabud…” meselesi.
Yukarıdaki örneğe benzer bilgi kıtlığına düşmüş olanların sebep olduğu durumun tarifi ise müthiştir.
“Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.”  Enam:159
Günümüzü anlatmıyor mu?
Kalp bu nedenlerle taşa “taş” çıkartıyor işte!

Yani taş gibi değil, ondan daha sert,  taş yani…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

"Tanrıya yakın olmak?"

  Kimi sitelerin köşelerinde rastlamanız mümkündür; "Tanrıya yakın olmak ister misin?" şeklindeki reklamlara.    Doğruya inandıkta...