
Tarihsel gelişim içinde her dönemin belli başlı azgın
insanları olmuştur ve olmaya da devam edecektir.
Bu yönleri o kadar kuvvetlidir ki hep onların dedikleri
doğrudur, kendilerince.
Ancak algıda meydana gelen çelişkiler ve yaşamın koşulları
bu durumu tamir edilemez şekilde onların aleyhine çevirebilmektedir.
Tam uslanacaklarını düşündüğünüz anda dertleri yeniden
depreşir ve insanları rahatsız etme hastalığının da şiddetiyle tahribatlarını
oldukça artırabilirler.
Fakat öyle bir an gelir ki!..
Gelir gelmesine de gelene kadar ne hikmetse ellerinden
geleni arkalarına koymayacak şekilde garaz haliyle zulümlerine ara vermeden
devam ederler.
Yaptıklarına bakarsanız aslında kendileri açısından çok
büyük bir önemi vardır.
Öç duygusu o kadar şiddetlidir ki neredeyse düşmanca tavır
takındıklarının neredeyse kanlarını içseler yürekleri soğumayacak derecede kin
doludur.
Bu tipleri sağda solda kutsal yerleri ziyaret ederken
görmeniz olasıdır.
Konu hakkında yapılan ikazlara aldırmaksızın…
Fakat öyle bir an gelir ki!..
Hiçbir şeyin fayda vermeyeceği ve etrafınızdaki pervane
insanların sadece seyredeceği, ne yazık ki ellerinden de bir şeyin gelmeyeceği
o an!..
Sorgulayamayacağımız ama sorgusundan da kurtulamayacağımız o
an,
Yapıp ettiklerinizin sorgusundan ne yapsanız da kurtuluşun
olmadığı o an!
O, öyle bir andır ki…
Çırpınmaya çalışmak boşunadır artık…
Olanca gücünüzle bir şeyler anlatmaya çabalamanız, hatta
öfkenizden kudursanız da sesinizi asla duyuramayacağınız o an!..
Kainat sizin olsa da fayda veremeyeceği o an!..
Artık “El Hasib’in” huzurunda hesap verme zamanıdır o an!..
Kinin, öfkenin, nefretin, görkemin geçersiz olduğu andır, o
an!..
Dava açamayacağınız, davalarınızın açıldığı ve
engelleyemediğiniz andır, o an!..
Oysa etrafınızda sizi görünce el pençe divan duranlar
neredeler?
Sadece seyretmekten başka bir şey yapabilirler mi, sizce?..
Sadece seyretmek!..
Ve artık korku ortadan kalkacağı için onların da lehte veya
aleyhte dillerinin farkına varamadan çözüldüğü andır o an!
Yaşayabileceklerinizi görüp engel olabilirler mi, sizce?..
Ya da varsa sıkıntılarınızı ortadan kaldırabilirler mi
dersiniz?..
Ve işte insanın farkına varamadığı öyle bir an gelir ki!..
İyi de diyeceksiniz bunun daha güzel tarafı olanı yok mu?
Elbette var!
Yukarıda anlatmaya çalıştığımız “aczinizi” kavrayamama
halinden dönerek daha ılımlı, olumlu, anlayışlı tavır, davranış ve adaletli
uygulamalardan, adalete uygun yaşantıdan geçmektedir.
Lakin insan nefis, şeytan ve benlik üçgeni içinde çıkmazlara
sürüklenip ona prim verdiğinden dolayı her yanlış yaptığı işi doğru algılamaya,
çevresine de bunun doğru olduğunu dayatmaya çalışması sonucu bu acıklı hale kendisini
düşürebilmektedir!
Azgın olarak nitelendirilmesinin nedeni de bu “algı
körlüğünün” yol açtığı çıkmazdan kaynaklanmaktadır.
Yanlış yola saptığını anlayamadığı, akıl edemediği, düşünemediği,
araştırıp öğrenip bilemediği, göz sürmesinden dolayı göremediği için yanlış ona
doğru gibi gelmektedir.
Öfke ve kinin yol açtığı “kalpte katılık” halinin de
ürünüdür ayrıca.
Etrafta da “eyyamcılar varsa” zaten yandı demektir.
Çünkü bu duruma düşmüş birinin oradan çıkmasını asla
istememe gibi bir çıkmazları bulunmaktadır.
Biricik çıkarları böyle durumların sürdürülebilir olmasına
bağlıdır.
Oysa o beklenmeyen an geldiğinde ise bunlarının hiçbirinin
hiçbir faydası yoktur, sadece yaptırdıklarının zahmetinden başka!..
Kısacası insan olarak bunları anımsatmak istedim, kendisini
insan olarak gören ve hissedenlere.
Yoksa bu hasletini kaybetmiş, surette insana benzeyen, özde
ise başka bir şey olanlara değil!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder