“Çığ,
farklı seslerden dolayı dağdan aşağıya doğru kayan büyük kar kütleleridir. Kar
çok yağdığında meydana gelir.”
“Dağın bir noktasından kopup yuvarlanan ve yuvarlandıkça
büyüyen Kar kümesine çığ denir.”
“Çığ kısaca,
kar tabakası veya tabakalarının iç ve dış kuvvetler etkisi ile yamaç eğim
yönünde gösterdiği akma hareketidir.”
Örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Bu doğa olayında meydana gelen hareketler eşliğinde insanın
hareketlerine ve eğilimlerine göz atalım.
İnsanın algı çeşidi de aynı bu “çığ” olayındaki gibi
başlangıç ve bitiş noktalarına sahiptir ama başlama ve bitiş noktası
neresidir?..
Başlangıç kuşkusuz insanın doğumuyla başlayan bir süreçtir.
Bitişi de yaşamın noktalandığı andır.
Aradaki faaliyetler ise onun sona nasıl ulaşacağının
ipuçlarını verir.
İnsanı motive eden olguların başında maddi öğretilerin
yanında manevi öğretilerde önem arz eder.
Maddi öğretiler çevreyle olan bütünleşmesine yardım ederken,
manevi öğretiler hem ilk öğrenilenlerin pekişmesine, hem de gelecekle olan
hedeflere ulaşmasının yol ve yöntemlerini öğretmeye çalışır.
İşte bütün bu toplam eğitimin sonunda bitişe kadar sürecek
belirtiler “kişilik olgusunun” kazanılmasıyla birlikte piyasaya arz edilmeye
başlanır.
Kişinin bulunan yer ve konumuna göre alıcısı çok olabileceği
gibi kendi halinde de yaşamını sürdürebilir.
Alıcı bulanların hangi kesime hitap ettiğini, nasıl yol
izlediğini, hangi bilimsel değerlerle sunuma başladığı gibi konular önem
derecesine göre ayrılırlar.
Kolay anlaşılabilmesi açısından buna “pazarlama ve satış
tekniği de” diyebiliriz.
Burada da “kitlenin eğitim düzeyi, algı hızı, düşünce
yapısı, bilgiye ilgi duyma…” gibi daha birçok yön sonuç alınması bakımından
hayli önemlidir.
Çünkü çıkan sonuç insanın ve insanlığın yararına olabileceği
gibi “güruh psikolojisiyle” verilecek kararların sonuçları hem karar verenler
hem de insanlık açısından da pek sağlıklı olmayabilecektir.
Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Konumuza dönersek insanın iyi ve kötü tercihlerinin
sonuçları tıpkı “çığ” gibidir.
İnsanın şaşırması ve doğruyu bulması da aynıdır.
“Güzel gören güzel düşünür” dendiği gibi, “zalimler için
yaşasın cehennemde” aynı benzerliklere sahiptir.
Aradaki belirgin fark ise, birinci kategorideki insanın
“zalimliğin” sonuçlarının çok korkunç ve acımasızca olduğunu bilerek uzak durmaya
çalışmasıyken, diğerinin böyle bir gayretinin olmaması dikkat çekici bir
özellik gibidir!
Davranış tercihlerine baktığınızda ortaya çıkan sonuç;
“Ben hep haklıyım.”
“Ben hep mağdurum.”
“Bana hep çevreden engel olmaktalar.”
“En iyi ben düşünürüm.!”
Uzayıp giden bir liste oluşur.
Özeti tektir:
“Ben bulunmaz bir Hint kumaşıyım!”
Kötü huy ile düşünceler aynı “çığa” benzerler…
Ezmek onların en belirgin ortak noktalarıdır.
Hükümleri ise “güneşin” doğup ısıtmaya başlamasına kadardır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder