10 Mayıs 2016 Salı

Çığ

Çığ, farklı seslerden dolayı dağdan aşağıya doğru kayan büyük kar kütleleridir. Kar çok yağdığında meydana gelir.”
“Dağın bir noktasından kopup yuvarlanan ve yuvarlandıkça büyüyen Kar kümesine çığ denir.”
Çığ kısaca, kar tabakası veya tabakalarının iç ve dış kuvvetler etkisi ile yamaç eğim yönünde gösterdiği akma hareketidir.”
Örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Bu doğa olayında meydana gelen hareketler eşliğinde insanın hareketlerine ve eğilimlerine göz atalım.

İnsanın algı çeşidi de aynı bu “çığ” olayındaki gibi başlangıç ve bitiş noktalarına sahiptir ama başlama ve bitiş noktası neresidir?..
Başlangıç kuşkusuz insanın doğumuyla başlayan bir süreçtir.
Bitişi de yaşamın noktalandığı andır.
Aradaki faaliyetler ise onun sona nasıl ulaşacağının ipuçlarını verir.
İnsanı motive eden olguların başında maddi öğretilerin yanında manevi öğretilerde önem arz eder.
Maddi öğretiler çevreyle olan bütünleşmesine yardım ederken, manevi öğretiler hem ilk öğrenilenlerin pekişmesine, hem de gelecekle olan hedeflere ulaşmasının yol ve yöntemlerini öğretmeye çalışır.
İşte bütün bu toplam eğitimin sonunda bitişe kadar sürecek belirtiler “kişilik olgusunun” kazanılmasıyla birlikte piyasaya arz edilmeye başlanır.
Kişinin bulunan yer ve konumuna göre alıcısı çok olabileceği gibi kendi halinde de yaşamını sürdürebilir.
Alıcı bulanların hangi kesime hitap ettiğini, nasıl yol izlediğini, hangi bilimsel değerlerle sunuma başladığı gibi konular önem derecesine göre ayrılırlar.
Kolay anlaşılabilmesi açısından buna “pazarlama ve satış tekniği de” diyebiliriz.
Burada da “kitlenin eğitim düzeyi, algı hızı, düşünce yapısı, bilgiye ilgi duyma…” gibi daha birçok yön sonuç alınması bakımından hayli önemlidir.
Çünkü çıkan sonuç insanın ve insanlığın yararına olabileceği gibi “güruh psikolojisiyle” verilecek kararların sonuçları hem karar verenler hem de insanlık açısından da pek sağlıklı olmayabilecektir.
Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Konumuza dönersek insanın iyi ve kötü tercihlerinin sonuçları tıpkı “çığ” gibidir.
İnsanın şaşırması ve doğruyu bulması da aynıdır.
“Güzel gören güzel düşünür” dendiği gibi, “zalimler için yaşasın cehennemde” aynı benzerliklere sahiptir.
Aradaki belirgin fark ise, birinci kategorideki insanın “zalimliğin” sonuçlarının çok korkunç ve acımasızca olduğunu bilerek uzak durmaya çalışmasıyken, diğerinin böyle bir gayretinin olmaması dikkat çekici bir özellik gibidir!
Davranış tercihlerine baktığınızda ortaya çıkan sonuç;
“Ben hep haklıyım.”
“Ben hep mağdurum.”
“Bana hep çevreden engel olmaktalar.”
“En iyi ben düşünürüm.!”
Uzayıp giden bir liste oluşur.
Özeti tektir:
“Ben bulunmaz bir Hint kumaşıyım!”
Kötü huy ile düşünceler aynı “çığa” benzerler…
Ezmek onların en belirgin ortak noktalarıdır.

Hükümleri ise “güneşin” doğup ısıtmaya başlamasına kadardır!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

"Tanrıya yakın olmak?"

  Kimi sitelerin köşelerinde rastlamanız mümkündür; "Tanrıya yakın olmak ister misin?" şeklindeki reklamlara.    Doğruya inandıkta...