2 Mayıs 2016 Pazartesi

Aslı yok yaylası

Gündem oldukça karışık düşünce ve fikirlerle karmakarışık hale gelmiş durumda.
İnsanların temel bilgi eksikliğini söyleşilerden anlayabiliyorsunuz.
Kimi gelişmeler insanlık tarihinin yüz karası olaylarına şahit olmuş ve sebep olanların akıbetleri sonsuza kadar anlatılacak hazin sonla noktalanmıştır.

Ancak buna rağmen “taraftarlık hastalığı” yaşanan çirkinliklerin üzerine “sünger çekme” eğilimini artırarak insanların tehlikeli kanaat oluşturmasına zemin hazırlar hale gelmiştir.
Oysa böyle meydana gelmiş olaylarda “hüküm, hüküm sahibinin hükmüne göre” verilmelidir, kişilerin keyfine göre değil!
İnsanın belli bir zümreyi onaylıyor olması onların yanlış yapmayacakları anlamına gelmediği gibi işlenen olumsuzluklarında üstünün örtülmesi hakkını vermez.
Çünkü gerçek hüküm sahibi El Hakim’dir.
O, lanet dediyse lanet, rahmet dediyse rahmettir...
Ötesi yok!
Bundan dolayı hem inandığını iddia edip hem “lanetlenen bir fiili” onaylamak neyle ve nasıl izah edilebilir ki?
Bir başka safsatanın adı da “günah işleme özgürlüğü” herzesidir.
Eğer bu eylem bilinçli bir iradeye dayanıyorsa bunun adı açık ve net bir şekilde “kafirlikle” anlatılabilmektedir!
Çünkü elde olmayan neden başka, karar verip bilinçli uygulama hali başkadır.
Birinci hal kimya bozulmasının yol açtığı algı çelişkilerinin ürünü iken, yanlışı doğruyu ayıramama hali, ikinci durumda böyle bir durumun söz konusu olmayışı tehlikenin boyutlarını da artırmaktadır.
Bilerek uygulanan eylem “inatlaşmanın” ürünüdür.
İnatlaşmak ise tarihte örnekleri sıkça görülen ve anlatılan, sivrisinek sesinin verdiği rahatsızlıkla kafasını sarayında sarayının duvarına vurarak parçalayan Nemruttan tutun da, suyun karşısında diz çöküp secde eden Firavun gibilerine kadar…
Bütün uyarı ve çağrılara rağmen ahlaksız ve edepsizliklerinden vaz geçmeyen Lut (a.s) azgın kavmi de buna bir örnektir ve yaklaşık yerin 3800 metreye yakın dibine geçmiştir.
Gerçi “yeryüzünü gezip önceki nesillerin başına neler geldiğini görmediler mi?” diye de kainat kitabının bir çok yerinde dikkat çekilmektedir.
Kısacası şaşkınlık etrafı sarmış durumda.
Kimin ne dediği anlaşılamadığı gibi, kimin ne anlatmak istediği de doğrusu pek anlaşılamamaktadır.
Çünkü esastan bir hayli uzak anlatımlar devrededir.
Anlaşılamama nedeni bundandır.
İçinde doğru anlatımın olmadığı anlatımın adına genelde “yalan” denmektedir.

Yalanın mekanı ise “aslı yok yaylasıdır.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

"Tanrıya yakın olmak?"

  Kimi sitelerin köşelerinde rastlamanız mümkündür; "Tanrıya yakın olmak ister misin?" şeklindeki reklamlara.    Doğruya inandıkta...