10 Mart 2016 Perşembe

Din birçoğu için…

En çok istismar edilen dallardan bir olan din hakkında bilgi sahibi olan da, doğru dürüst bilgisi olmayan da konuşmakta, anlatmakta ve yazmaktadır.
Bu yazıp çizenler arasında “densiz” ifadeler kullanmakta olanlar da taraftar bulmuş görünmektedir.
Saygısız bir ifade olan “Ulan!..” kelimesini “kainatın sahibi” için rahatça kullanabilmekte ve “O’nun Mülkünde” olduğunun farkına varamadığını bu davranış örneğiyle göstermektedir.

Farkına varamayışın “istikrar” kazanması durumunda ise sonuçları kişi açısından pek de iç açıcı olamayabilir diye düşünmekteyim.
Meselenin dikkat çeken yönü dinin istismarında en sık kullanılan bazı temel terimler tercih edilmekteyken, dinin en temel şartı olan “namazdan” hemen hiç bahsedilmemesi dikkat çekicidir.
Oysa dinin sahibi ilk şart olarak bunu istemekte ve emretmekte, fakat herkesin bunu severek yapmayacağını da belirterek “gevşek” davranacağından da haber vermektedir.
Yine namazı sadece “kendisine derin saygı duyanların” içtenlikle yapacağını da açıklamaktadır!
Bir başka ifade şeklinde de “dindar sapıklar” deyimi kullanılmaktadır ki doğrusu bunu yazanın kendisinin nerede olduğunu merak ediyorum?
Oysa “sapık” kendi yaşamına göre bir ”din kurana denilmekte” ve “ya yaşadığın gibi inanır veya inandığın gibi yaşarsın” sözünün kaynağını oluşturmaktadır!
Sahi neredesiniz?..
Bu söyleşiyi kaleme alırken ayetlerle bunların nerelerde yer aldığını görebilmemiz bakımından yazabilirdim ama biraz da insanın kendisinin araştırması gerekmez mi?
Örneğin “namazı eleştirmek isteyen” ama buna cesareti olmayanlar “kılanlar üzerinden” kinlerini kusmakta ve ne yazık ki söylemeye çalıştıkları yanlışın doğrusunu da gösterememektedirler.
Öyleyse eleştirinin “özü kılan gibi” görünse de amacın başka olduğu ortaya çıkmaktadır.
Fakat kılan da, kılmayan da şunu unutmasın ki dünya kimsenin tapulu malı ya da babasının arazisi değildir.
Eğer öyle olsaydı dedeleriniz,  babalarınız, nineleriniz ve annelerinizin yaşıyor olması gerekmez miydi?
Neredeler?..
Her şeyi bildiğini iddia edenler yanıtı verin bakalım.
Size göre yok olup gittiler mi?
Yoksa bir yerlerde buluşup yakanıza yapışmanın gününü mü bekliyorlar?
Haydi, ipucu vereyim, “Yasin suresinin” mealini baştan aşağı güzelce bir okuyun, belki anlarsınız.
Çünkü “genelde anlayamama” hastalığı daha çok da!..
Orada bu “uyarı da” var zaten…
Aslına bakarsanız ve dikkat ederseniz hayata dair bir sürü örnek de var diyebilirim.
Zalimden alime kadar!..
Ha unutmadan.
Birde ölmüş ve artık kendine hayrı bile dokunamayacak insanlardan medet umma hastalığı yaygın.
Çünkü sadece ve sadece gerek bu dünya da gerekse diğer dünya da rahmet edecek, kulunun yardımına koşacak veya koşmayacak olan kudret insan ötesidir, günümüz diliyle “Tanrı’dır!”
Çünkü O’nun izni olmadan istisnasız hiç kimse hiç bir şey hakkında ne tasarruf yapabilir, ne de karar verebilir, iyi biline ve dikkat edile diyorum.
“Ben” bilirim iddiasında olanların olacağını düşünüyorum.
Tek kelime:
“Ölmeyin o zaman de görelim!”
Son olarak dostça bir uyarı:

Dini konularda daha hassas olabilir, kendi adınıza zarar etmemiş olursunuz vesselam…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

"Tanrıya yakın olmak?"

  Kimi sitelerin köşelerinde rastlamanız mümkündür; "Tanrıya yakın olmak ister misin?" şeklindeki reklamlara.    Doğruya inandıkta...