İnsanların
algı ve davranış farkları onların çevreyi tanımlama olgularının da değişmesine
yol açabilmektedir.
En belirgin
insan özelliğinin ille de kendi dediğinin doğru olduğu tezi çok kuvvetlidir.
Ancak bu her
zaman doğru sonucu vermez hatta yanılmanın boyutlarının tehlikeli alanlara
kadar gittiğini görebilmemizi de mümkün kılar.
Nedenine
gelince araştırma evrelerinde yeterince titiz okumamaktan kaynaklandığını
görmemize katkı sağlar.
Çünkü
anlatım bozuk, konu kavranmamış, sunuş ise olsa da olur, olmasa da mantığı
içinde yerine getirilmektedir.
Örneğin son
günlerde gündeme getirilen “sadece Kur’an yeter” diyenlerle “peygamber olmadan
olmaz” diyenlerin çekişmelerine şahit olmaktayız.
Çekişme
dedim çünkü donanımlı insan dokümanlarını da ortaya koyarak konuya açıklık
getirmeye çalışır!
Ama birileri
önce çarpıtıp sonra da rantını toplamak için böyle yapmakta, birilerine de yaptırılmakta
diye düşünmekteyim.
Şu
bilinmektedir ki “imanın şartlarına” dikkatli bakmak ve düşünmek bu konunun ne
kadar gereksiz olduğuna yeter de artar bile!
Buna şu akıl
etme yöntemiyle karşılık bulmaya çalışalım.
“Eğer kitap
gönderilmeyecek olsaydı Peygamber gönderilmezdi, Peygamber gönderildiğine göre
insanlığı aydınlatmak ve düştüğü karanlıklardan kurtarmak için kitap onun
vasıtasıyla insanlığa sunulmuş olmalıdır!”
Bu
saydıklarımız eğer birbirinin karşılığını oluşturuyorsa günümüzde akıl ve
kafaları karıştırmak için ortaya atılan söylemlerin hepsinin “iyi niyetten” uzak
olduğunu söyleyebiliriz.
Burada ki
diğer tehlike ise “ruhbanlığa kayışın” alt yapısı hazırlanıyor gibi bir izlenim
verilmekte ve bu da çok yanlış bir anlatım biçimini oluşturmaktadır!
“İman
edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi
zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi
olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan
birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir.” Hadid:16
Dolayısıyla
insanların kafalarını bulandırmak yerine en temel bilgilerle nasıl donatırız,
bunun yollarını mı araştırsak acaba?
Unutmadan
ayetten de anlaşılacağı üzere “Peygamber hayattan ayrılınca en temel yol
göstericinin Kur’an olduğu” belirtilmektedir!
Ayrıca “ürperen
kalp, ürpermeyen kalpten üstündür” gerçeği de hatırlatılmaktadır.
Görmeyen
birilerinin dikkatine sunmak gereksinimi duyuyorum, çünkü böylelerine hayli
itibar ediliyor da…
Hani ayette
diyor ya; “Kör ile gören bir olmaz.” Fatır 19
Bir haberde
okuduğum “duygusal dua etmeyin!” uyarısı…
Varın siz
kendi kalbinizin sıkıntısıyla baş başa kalın ama başkalarını da bu sıkıntınıza
ortak etmeye çalışmayın isterseniz.
Ayrıca siz
imanın ölçüsü de değilsiniz ki!
Ölçü
şöyledir:
“İnsanlar
bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri
gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri
için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak
kendilerine kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki
kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman
edenlere, üzerinde ihtilafa düştükleri gerçeği izniyle gösterdi. Allah
dilediğini doğru yola iletir.” Bakara:213
Kısacası her
iki tanımda iç içe geçmiş ve biri diğerinden çok uzak konular değildir.
Niye
kafaları karıştırmaya çalışıyorsunuz ki?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder