25 Haziran 2016 Cumartesi

Ayrılmaz parçalar

İnsanların algı ve davranış farkları onların çevreyi tanımlama olgularının da değişmesine yol açabilmektedir.
En belirgin insan özelliğinin ille de kendi dediğinin doğru olduğu tezi çok kuvvetlidir.
Ancak bu her zaman doğru sonucu vermez hatta yanılmanın boyutlarının tehlikeli alanlara kadar gittiğini görebilmemizi de mümkün kılar.
Nedenine gelince araştırma evrelerinde yeterince titiz okumamaktan kaynaklandığını görmemize katkı sağlar.

Çünkü anlatım bozuk, konu kavranmamış, sunuş ise olsa da olur, olmasa da mantığı içinde yerine getirilmektedir.
Örneğin son günlerde gündeme getirilen “sadece Kur’an yeter” diyenlerle “peygamber olmadan olmaz” diyenlerin çekişmelerine şahit olmaktayız.
Çekişme dedim çünkü donanımlı insan dokümanlarını da ortaya koyarak konuya açıklık getirmeye çalışır!
Ama birileri önce çarpıtıp sonra da rantını toplamak için böyle yapmakta, birilerine de yaptırılmakta diye düşünmekteyim.
Şu bilinmektedir ki “imanın şartlarına” dikkatli bakmak ve düşünmek bu konunun ne kadar gereksiz olduğuna yeter de artar bile!
Buna şu akıl etme yöntemiyle karşılık bulmaya çalışalım.
“Eğer kitap gönderilmeyecek olsaydı Peygamber gönderilmezdi, Peygamber gönderildiğine göre insanlığı aydınlatmak ve düştüğü karanlıklardan kurtarmak için kitap onun vasıtasıyla insanlığa sunulmuş olmalıdır!”
Bu saydıklarımız eğer birbirinin karşılığını oluşturuyorsa günümüzde akıl ve kafaları karıştırmak için ortaya atılan söylemlerin hepsinin “iyi niyetten” uzak olduğunu söyleyebiliriz.
Burada ki diğer tehlike ise “ruhbanlığa kayışın” alt yapısı hazırlanıyor gibi bir izlenim verilmekte ve bu da çok yanlış bir anlatım biçimini oluşturmaktadır!
“İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir.” Hadid:16
Dolayısıyla insanların kafalarını bulandırmak yerine en temel bilgilerle nasıl donatırız, bunun yollarını mı araştırsak acaba?
Unutmadan ayetten de anlaşılacağı üzere “Peygamber hayattan ayrılınca en temel yol göstericinin Kur’an olduğu” belirtilmektedir!
Ayrıca “ürperen kalp, ürpermeyen kalpten üstündür” gerçeği de hatırlatılmaktadır.
Görmeyen birilerinin dikkatine sunmak gereksinimi duyuyorum, çünkü böylelerine hayli itibar ediliyor da…
Hani ayette diyor ya; “Kör ile gören bir olmaz.” Fatır 19
Bir haberde okuduğum “duygusal dua etmeyin!” uyarısı…
Varın siz kendi kalbinizin sıkıntısıyla baş başa kalın ama başkalarını da bu sıkıntınıza ortak etmeye çalışmayın isterseniz.
Ayrıca siz imanın ölçüsü de değilsiniz ki!
Ölçü şöyledir:
“İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde ihtilafa düştükleri gerçeği izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yola iletir.” Bakara:213
Kısacası her iki tanımda iç içe geçmiş ve biri diğerinden çok uzak konular değildir.

Niye kafaları karıştırmaya çalışıyorsunuz ki?..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

"Tanrıya yakın olmak?"

  Kimi sitelerin köşelerinde rastlamanız mümkündür; "Tanrıya yakın olmak ister misin?" şeklindeki reklamlara.    Doğruya inandıkta...