Kirli bir ortamın içinde sağlıklı bilgiye ulaşabilmek son
derece güç hale gelebilmektedir.
Fakat hakikat tecelli etmeye başlayınca bütün karanlıklar
aydınlığa dönüşür ve yarasalar kaçacak kaya delikleri aramaya başlarlar.
Çünkü “aydınlık” onlar için “zifiri karanlık” hükmündedir.
“Işıklarını kesiversek oldukları yerde kalakalırlar” denmesi
de boşuna değildir!
Oysa içine benliklerinin ürünü sonucu içine düşürüldükleri
çıkmaz kendi yapıp ettiklerinin bir tahakkuku gibidir.
Lakin bunu kendilerine göre uydurdukları “inkar felsefesine”
dayalı bozuk düşünce ve fikirlerin ana dayanağı yapar ve ne anlama geliyorsa,
aydınlık için yaptıklarını iddia etmeleri bilinen söylem tarzlarını oluşturur.
Böyle düşünce yapısına sahip olanların çıkmazı ve tahammül
edemedikleri konunun esas temelini ise gizli ve açık “Kur’an’a” karşı çıkmak
olarak tespit edebiliriz.
Ne anlatırlarsa anlatsınlar, esas amaç budur!
Ona direkt karşı çıkamayanlar ona ne hizmet ediyorsa onu
değersizleştirme, itibarsızlaştırma çabalarıyla gündeme gelmektedirler.
Çünkü direkt karşı çıkmaları halinde en kör şekilde inanın
bile tepkisini çekeceklerini, amaçlarına ulaşamayacaklarını iyi bilmektedirler!
Bu faaliyetlerini yürütürken aydınlıkta ortaya çıkamayan
yarasalar misali, taşeron kullanmalarının nedeni budur.
Taşeron özellikleri ise görüntü itibariyle halktan biri gibi
olmalı, haltan biri gibi davranmalı ve güvenlerini kazanmalıdır.
Zaten öteden beri bu durum hep aklıma takılan bir konu
olmuştur.
Demokrat olamayanların neden demokratlığın “renkli”
yönlerini tercih ettiklerine pek anlam verememişimdir!
Acaba gerçek niyetin gizlenme arzusu mu?..
Hayatın esaslarını belirleyen güç şeffaf olmayı emrederken,
onu kabul ettiğini söyleyenlerin bunu yerine getiremeyeceğini kalplerinde bulunan
eğriliklerden dolayı ya da getirmek istemediklerini hissettikleri için “renkli”
tarafta yer almayı tercih etmeleri boşuna olmasa gerek.
Ancak “kurulan tuzaklar” sonsuza kadar sürebilir mi?
Mümkün değil ve günü geldiğinde gerçekler mutlaka gün yüzüne
çıkar.
Neden mi?
Çünkü bu tuzağın içindekiler şöyle uyarılmaktadırlar:
“Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu.
Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.” Al-i İmran:54
“Yoksa Allah'ın tuzağından emin mi oldular?
Ziyana uğrayan kavimden başkası Allah'ın tuzağından emin olamaz.” Araf:99
“Ben onlara mühlet veririm. Şüphesiz benim tuzağım çetindir.”
Araf:183
“Hani kafirler seni tutuklamak veya öldürmek, ya da
(Mekke'den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlar.
Allah da tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların
en hayırlısıdır.” Enfal:30
“Kendilerine dokunan bir sıkıntıdan sonra, insanlara bir
rahmet (ferahlık ve mutluluk) tattırdığımız zaman, bir de bakarsın ki ayetlerimiz
hakkında onların bir tuzakları (birtakım tertipleri ve asılsız
iddiaları) vardır. De ki: "Allah daha çabuk tuzak kurar."
Şüphesiz elçilerimiz (melekler) kurmakta olduğunuz tuzakları yazıyorlar.”
Yunus:21
Yani bilenlerin olduğu fani dünyadakilerin dışında, hem
buraları hem de öteleri bilenin olduğu muhakkaktır!
O, günü gelince gizlinin açığa çıkmasını emrederse hangi “kurul
kararı” karşısında durabilir ki?
“Onlar beklemekte, O,
da, ona sığınıp bizlerde beklemekteyiz!”
Görelim ne eyleyecek, ne eyleyecekse güzel eyleyecek…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder