Son yıllarda din tüccarlığının hassaslaştırdığı insanların
doğru bile söylense karşı çıkıyor olmalarını anlamak hayli zorlaştı.
Zaten belki de yaşantısında bulunmayan bir değerden dolayı
eleştiri dozunun da kaçırılmasıyla iyice yoldan çıkması kolaylaştırılmış
olmaktadır.
Yapamadığı temel görevinden dolayı içten içe eziklik
hissettiğini düşündüğüm insanların bir de yaralarına dokununca nasıl tepki
vereceklerini önceden kestirmek zorlaşmaktadır.
Ayrıca “fitneye sebep olan fitne çıkarmış gibidir” uyarısı
da dikkate alınmamış olmaktadır.
İnsan ve hayvan bahsi hayli tartışılacak ve netice alınması
çok güç konuların başında gelmektedir.
İnsan var ediliş hikmeti gereği ceset yapısıyla hayvana,
akıl ve düşünme melekesi ve az da olsa irade yönüyle diğer canlılardan ayrılır.
Bir insanın bir başka insana “hayvan” nitelemesinde
bulunması onun da bu özelliklerinin olmadığı anlamına gelmemektedir.
Sadece kendisinin ne olduğunun farkında değildir
diyebiliriz!
Yine insanı insandan ayıran en büyük özelliklerinin başında
düşünme, akıl etme, görme, duyma, bilgilenme ve bunlarla uygulama yapmak gibi
yetenekleriyle ayrılır.
Ancak insan kendisine “can verenin” emirlerine uymakla
yükselirken, aksine hareketi onu bütün canlılardan daha aşağılara da
düşürebilmektedir.
Görüldüğü üzere ve maalesef “hayvan dahi” olamamaktadır!..
Çünkü kelime anlamıyla “canlı” demek olan hayvan ya da akıl
edemeyen, düşünemeyen, irade gösteremeyen bu tabaka da olanlar “yaratılış
özellikleriyle” ecelleri gelene kadar doğru bir yolda ömürlerini
sürdürmektedirler.
Yarattıklarını asla “lakap, hakaret, küçük düşürme” gibi
yöntemlerle değil, onun bu durumdan kurtulmasını temin edecek örneklerle
ikazını sürdürmektedir!
Verilen örneklere dikkat edilir, iyi analiz edilirse “sizler
verilen akıl nimeti sayesinde” daha iyi olabilirsiniz, bundan sizi engelleyen
nedir sorusu sorulmaktadır?
Yaratanın benimsemediği bir yolu, yarattıklarının benimseyip
tavır sergilemelerine ne demeli doğrusu bilemiyorum.
“Titr” sahibi olanların bu yolu benimsemesi ise gerçekten
izahı zor bir konudur.
Örnek olması gerekenlerin, “ördekliği” tercih etmelerine
söylenebilecek fazla bir söz olmasa gerek.
Hani bir düşünür diyor ya, “güzeli daha güzelle anlatmak”
mesleğimiz olmalı…
İyi de “vermeyince Mabut, bir şey yapamıyor zavallı Mahmut!”
Hani tam da burada “adın ne” sorusana verilen “mülayim”
yanıtının karşılığında söylenen şu söz konuyu daha iyi özetler diye
düşünmekteyim.
“Sert olsan, ne yaparsın ki?..”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder