İnsanın var oluşundan itibaren zaafları ve zafiyetleri
bitmek bilmiyor olmalı ki kimi zaman kendi çalıp kendi söylüyor ve maalesef
yine kendisi dinliyor.
Okumayı istikrara kavuşturamayan insan düşünmeyi de tatile
göndermiş görünüyor.
Çünkü algı eksikliğini duygularını ifade ederken kullandığı
cümlelerde görmek mümkün diye düşünüyorum.
Akıl tartısından uzak, vicdan muhasebesinden nasibini
almamış söylemler muhataplarını incitir düzeyde olduğunu gözlemliyoruz.
Her fırsatta inandığını iddia eden insanın maalesef neye
inandığını anlamak anlattıklarından dolayı kimi zaman olanaksız hale
gelebiliyor!
Örneğin karşısındakini çok rahat ve kolayca “itham etmesi”
bunun en büyük göstergesi durumundadır.
Çoğu yorum ve anlatımlarda hakim söylem tarzı “güruh ve sürü
psikolojisi” tanımıyla açıklanabilecek ifadeler barındırıyor.
Kendisi gibi düşünmeyeni hemen “damgalamak” günümüzün genel
kabul görmüş ilkesi gibidir.
Oysa “atalarının, babalarının ya da kendilerinin doğru inançyapısında” olduğunun kanıtı nedir?
Çünkü inancın temel kaynağı olan kitap bu uyarıyı sıklıkla
yapıyor ve insanın büyük yanlışların içinde yer alabileceğini belirtiyor.
Hem de hiç farkında olmadan, farkına bile varamadan!..
“ Kötü ameli kendisine süslü gösterilip de onu güzel
gören kimse, ameli iyi olan kimse gibi mi olacaktır? Şüphesiz Allah dilediğini
saptırır, dilediğini hidayete erdirir. (Ey Muhammed!) Onlar için duyduğun
üzüntüler yüzünden kendini helâk etme! Şüphesiz ki Allah, onların yaptıklarını
hakkıyla bilendir.” Fatır 8
İşte yukarıdaki bu ciddiye uyarıya rağmen bile “kimse
yoğurdum ekşi” demiyor.
“Orta yol” olarak tarif edilen temkini elden bırakmama ise
çoktan gönüllerden ve dilden uzaklaşmış bir havayla herkes karşısındakinin
tercihlerini ölçmeye çaba sarf ediyor.
Oysa esas olan öncelikle kişinin kendisinin ne durumda
olduğu önemlidir.
Zira herkes neyi yerse ondan ikramda bulunur,
unutulmamalıdır!
Bütün bunların özeti ise “Fatiha Suresinde” anlatılmaktadır
ve “alemlerden” bahsedilmektedir.
Öyleyse sen daha kendini düzeltememişken, başkasından sana
ne?
İnsan kendine bir bakmalı ve “alemlerin rabbinin” kullarına
aklına geldiği gibi ifadeler kullanmamalıdır.
Ya bugününe bakarak konuşan yarın sapıtırsa?
Ya bugün “sapık” denenler yarın hidayete erdirilirse?
Haliniz nice olur, düşündünüz mü hiç?
İşte aşağıdaki hadiste şöyle denmektedir:
“Hiç kimse kendi ameliyle cennete girmez.”
“Sen de mi ya Resulallah!” dediklerinde de,
“Evet, ben de; meğerki Rabbim beni rahmetinin kucağına
almış olsun.”(Buharî, Rikak,18; Müslim, Münafikîn, 71-73).
Fazla söze gerek olmadığını düşünmekteyim.
Ya sizce?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder