19 Aralık 2017 Salı

Kendine gel topsakal!

Sömürgelikten kontrollü bağımsızlığa geçtiğini zanneden “bedevi” anlayışlı bazı denyolar herkesi kendileri gibi görerek “Osmanlıya” atıp tutmaya başladılar.

28 Kasım 2017 Salı

“Yatacak yerleri yok”

İnsanoğlu yeryüzüne ayak bastı basalı karışıklıklardan kendisini kurtaramıyor.
Ya uydurup inanıyor, ya da kendisi yapıp yine kendisi eliyle yaptığının hizmetçisi oluyor.

26 Kasım 2017 Pazar

Ağız ve kulak

Hemen her canlının olmazsa olmazı iki uzvudur.
Yaşamını sürdürülebilmesi için ağza olan gereksinimi tartışmaya bile gerek yoktur.
Bir diğeri ise kulaktır.
İnsanın ne konuştuğunu ve konuşacağını belirlemeye yarar.

31 Ağustos 2017 Perşembe

Bayram mı?

Her ulusun kendi özel günleri vardır.
Bunlar orada yaşayanların kendi ekseni dışındakileri de anımsamalarına olanak verir.
Böyle günlerin milli ya da dinsel olması farklılık göstermemesi gerekir.
Fakat dinsel olanların farkı emirleri daha net, anlaşılabilir, uygulanabilir özelliklere sahiptir.
Ayrıca maddi ve manevi yardımlaşmanın da kapılarını aralar.
Örneğin küs, dargın, kızgın, darda ve zorda olanlar…

17 Ağustos 2017 Perşembe

Salyangoz kaça?

Eskiden beri tekrar edilen ancak ne olduğu da pek anlaşılamayan “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” deyimi yine gündemdeki yerini koruyor.
Bir başkası “temcit pilavı.”
Isıtılıp ısıtılıp ortaya konan ne yiyeni doyuran ne de yemeyenin hiçbir şey kaybetmediği bir durum.
Fakat ortaya koyanlara büyük “prim” kazandıran bir hali de var.
Gerçeklere sırt çevirmek isteyenlerin gündeme sıkça getirdiği konular arasında yer alırlar.
Örnek mi istiyorsunuz?
Hani yıllar önce ve hala anlatılan masalların da başında gelen “evrim” teorisi.
Evet, gerçekte bir evrim var ve insan her an gelişmeye açık bir varlıktır.
Çünkü ona diğer canlılardan farklı olarak düşünme, konuşma, akıl etme ve kullanma, görmeyi anlamak ve değerlendirme yeteneği, bilgilenme özellikleri verilmiştir...
Ama o insan insanlığının zaafları gereği de kendinden önce gelen bir alt kategoriye, hatta daha aşağılara bile inebilmektedir.
Eskimeyen ve eskitilemeyen  “maymunculuk” yine gündeme oturtulmaya çalışılıyor.
Bu insan görünümlü bazı mahlukatın asırlardır insanlık mertebesine yükselmeme isteğinin bir sonucudur diyebiliriz.

18 Temmuz 2017 Salı

Sadece oyuncular değişir

İnsanların kendilerine olan saygıları kaybolduğunda ortaya çıkan durum, başkalarına da saygı duymamak şeklinde kendini gösterir.
Belirgin şeklini tarif ise gelişim bozukluğunun meydana getirdiği kimseye güvenmeme biçiminde ortaya çıkan davranış bozukluğudur.
Oysa görüntüye baktığınız zaman mağdurluk teranesinin altında mağrurluk, yalana eğiliminin yanında “doğrucu Mahmut edaları” insanı yedikten sonra gözyaşı döken “timsah” havalarını gözlemleyebilirsiniz.
Bir de “ben bencilik duygusunun” tavan yapmasıyla “narsist” tavırlar işin sanki tuzu biberidir.
Etrafta da okumayan, düşünmeyen,  aklı nakilden başka bir görevi üstlenmeyen  “demişler” safsatasına sarılmışlar tarafından çevrildiyse vay bu durumun haline.
Hissetmeyen, görme yetisini “seyretme seviyesine” indirmiş, işitme özelliğini sadece kendi inandığını doğrulatmak olarak programlamışsa artık böylelerine ulaşma olanağınız kalmamış demektir.
Oysa insan biçim veriliş itibariyle “en güzel şekilde” var edilmişken, gerçekten de, nasıl oluyor da kendisini bu kadar aşağılara çekebiliyor diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz.
Ancak bu durum çokta şaşırtıcı olmasa gerek.
Çünkü kendisini var edene bile hasım ve düşman kesilebiliyor.
“İnsan, bizim, kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir.” Yasin 77
Örnek Firavun ve Musa Aleyhisselam ‘ı ele alalım.
Birincisi insanlara zulümde zirve yapan uygulamaların mimarı olurken, Musa Aleyhisselam dünya ve ebedi hayatın kurtuluşuna çabalıyor belki de hak etmediği zorluklarla uğraşmak zorunda kalıyordu.
Yukarıda verilen örnekler bir zaman diliminde yaşanıp bitmiş hikayeler değil, değişik uygulamalarla günümüzde de şekli ve ismi değişik olarak sürüp gitmektedir.
Ne zamana kadar?
Şüphesiz “Mülk ’ün Sahibinin” belirlediği vakte kadar!
Bu örneklerden hareketle her devrin bir Firavunu ve Musa’sı ya da Ebu Leheb’i veya Hz. Muhammed Aleyhisselam ‘ı olacaktır.
Muhammed (sav) hakkını veren, adaletli, dürüst, düşünen, okuyan, araştıran ve “demişler” felsefesinden uzak ümmeti için boşuna “örnek” denmemiştir!
Bunun içinde perdede oynayanlara değil, kitabın yani Kur’anın özüne ve öğütlerine bakmak gerekir.
Tabi bir de “sünnetlere.”

Ama veda hutbesinde de uyarıldığı gibi “farzlar sünnetten önce gelir” gerçeğini unutmadan…

27 Mart 2017 Pazartesi

Kemik yok mu?

Kimi zamanlarda canınız sıkan bir durumla karşılaştığınızda ya da bir dengesizin  densiz ifadelerinden canınız sıkılır ve "dilin önünde kemik yok ki," diye serzenişte bulunursunuz.
Oysa iyi düşünmenizi salık veririm.
Gerçekten öyle mi?

24 Mart 2017 Cuma

Ahlakın özellikleri ve yasakları

İnsan evrende yer aldığından beri çeşitli evrelerden geçmiş, çeşitli sıkıntılar yaşamış, çeşitli ödüller almış olmasına karşın vaz geçemediği tek şeyin “nankörlük” olduğunu yaşanan bir takım olaylardan anlayabiliyoruz.
Ahlak genel anlamıyla ne yaptığını, ne dediğini, ne dendiğini, ne yapıldığını, nasıl olması, nasıl söylenmesi, nasıl davranılması gerektiğini öğreten bir yol ve yöntem biçimidir diyebiliriz.
Örnek olarak kibirlenerek küçümsemek ahlak yoksunluğunun, küçümsenmekse ahlaki çöküşün göstergesi değil midir?
Kim, kimi, neden küçümser ya da neden küçümsenir ki?..

4 Mart 2017 Cumartesi

“Kalplerin ve gözün hain…”

Manzaraya bakıldığında hemen birçok şeyin karışmış olduğu görülmektedir.
Beşeri konuları bilinip bilinmeme önemine bakılmadan “kutsal değerlerle” açıklamaya çalışmak artık kanıksanmış haldedir.
Şüphesiz “tövbe” kapısı açık olmasına karşın, oyuncak haline getirilemeyeceğinin de altı çizilmekte, kısacası “oyun oynamayın” uyarısı da “sert bir şekilde” yapılmaktadır!
Desenize dikkate alan, tedirgin olan, bu huyundan vaz geçen kim?

1 Mart 2017 Çarşamba

Sabır gerektiren işler?

İnsan var edildiğinden beri çeşitli şekillerde imtihana tabi tutulmakta ve sınavı kazanması durumunda hem dünya hem de ahiret yurdunda güzel sonuçlara ulaşacağı müjdesi verilmektedir.
Olaylar karşısında şikayet etmek yerine sabrı seçmek akıllıca bir tercih olur diye düşünmekteyim.
Çünkü şikayette üstü örtülü bir serzeniş, öfke, haksız sızlanma bulunma tehlikesi bulunabilir.
Kalplerin özünü bilen, her şeyin sahibi olan kudret elbette insanın ne halde olduğunu an be an bilmektedir!

"Tanrıya yakın olmak?"

  Kimi sitelerin köşelerinde rastlamanız mümkündür; "Tanrıya yakın olmak ister misin?" şeklindeki reklamlara.    Doğruya inandıkta...